Marmara’nın Mimarı Sinan – Sinan the Architect of Marmara

Dünyanın en ilgi çeken şehirlerinden biri olan İstanbul, Osmanlı yönetimine geçtiği 1453 yılından sonra büyük bayındırlık hareketlerine sahne olmuştur. Asya ile Avrupa’nın kenetlendiği İstanbul’da, Türk-İslam kültür birikimi zenginleşerek evrensel bir mimarlık üslubu olmaya doğru yol almıştır. 15. yüzyılın başlarından itibaren fiziksel anlamda tamamen Türk ve Müslüman bir görünüm kazanan klâsik üslubun olgunlaşma süreci, 16. Yüzyılın ortalarına kadar sürmüş, bu yüzyılın üçüncü çeyreğinde Osmanlı mimarîsinin en görkemli yapılarını Mimar Sinan hayata geçirmiştir.

Sinan yapıları Ortadoğu ve Balkanlar gibi Osmanlı coğrafyasına yayılmakla birlikte, yapıların çoğu İstanbul ve Marmara Bölgesi’nde yer almaktadır. Büyük ustanın yaptığı camiler, medreseler, imaret ve kervansaraylar, hamam ve köprülerin çoğu günümüzde de kullanılmaktadır. Her biri uygarlık tarihimizin birer örneği olan bu yapılar, güzel sanatlar alanında atalarımızın ne denli duyarlı olduklarını da kanıtlamaktadır. Bu bakımdan beş yüz yıla yakın süreden beri Sinan, eserleri ile aramızda yaşamaktadır.

Mimar Sinan gibi hem okul hem simge olan sanat yıldızları, insanlığın yolunu aydınlatan evrensel değerlerdir. Kubbe mimarisinde gösterdiği büyük başarı sayesinde Sinan, dünya mimarisine de katkı sağlamış, yorulmak nedir bilmeden çabalarıyla kubbe mimarisinde doruğa ulaşmıştır. Mimarî dehası yanında Sinan, yapı mühendisliği alanında da büyük başarı sağlamış, mimarî üslubu ile ekol olmuş ve etkisini yüzyıllar boyunca sürdürmüştür. 16. Yüzyıl boyunca İstanbul ve Marmara Bölgesi’ni yapıları ile süsleyen Sinan hakkında hazırlanan bu eser, uzun yılların araştırmaları sonucu ortaya çıkmıştır.